HÜSEYİN EFENDİ Cinci Hoca Cinci Hüseyin

Hüseyin Efendi, Safranbolu’da doğmuştur. Ailesi, ileri gelen isimlerden Vâiz Şeyh Karabaş İbrâhim Efendi ve babası Şeyh Mehmed Çelebi’ye dayanmaktadır. Kendisi, kendi ifadesine göre nesli Sadreddin Konevî’ye kadar uzanan bir aileye mensuptur (Naîmâ, IV, 36). İlk öğrenimini babasından alan Hüseyin Efendi, aynı zamanda ondan sihir ve efsunla ilgili bilgiler edinmiştir. Eğitimini tamamlamak amacıyla İstanbul’a giden Hüseyin Efendi, bir süre Süleymaniye medreselerinden birine devam etmiş ve burada Berber Biraderi Hasan Efendizâde Şeyh Mehmed Efendi’den dersler almıştır. “Kuvvetli nefesi” ile tanınan Hüseyin Efendi, okuduğu duaların dertlilere şifa olduğu söylentileriyle çevresinde ün kazanmıştır.

Sorunlarınızı hızlı bir şekilde çözmek mi istiyorsunuz? Tüm duaların sorunu çözmesini mi istiyorsunuz? Derviş uygulamasını hemen indirin

İstanbul’da geçimini sağlamak amacıyla efsun ve sihir işlerine yönelen Hüseyin Efendi, bu tercihi nedeniyle hocası ve diğer müderrisler tarafından hoş karşılanmamış ve hatta medrese mezunu olamamıştır. Ancak, bu alandaki şöhreti hızla yayılarak saraya kadar ulaşmış, özellikle Sultan İbrâhim’in psikolojik sorunlarına çözüm sunması üzerine saray tarafından fark edilmiştir.

Sultan İbrâhim’in büyük iltifatlarına layık görülen Hüseyin Efendi, saraya çağrılmasıyla hayatı değişmiş ve padişahın tedavisi için Vâlide Kösem Sultan tarafından görevlendirilmiştir. Sultan İbrâhim’in manevi bakımdan rahatlamasına katkıda bulunan Hüseyin Efendi’nin şöhreti daha da artmıştır.

Hüseyin Efendi, medrese tahsilini tamamlamadan devrin şeyhülislâmı Zekeriyyâzâde Yahyâ Efendi’nin muhalefetine rağmen Sultan İbrâhim’in fermanıyla önce Sahn-ı Semân’da (Rebîülevvel 1052 / Haziran 1642), ardından Süleymaniye medreselerinden birinin müderrisliğine atanmıştır. Padişah hocalığı ve İstanbul kadılığı pâyesiyle Galata kadılığına tayin edilen Hüseyin Efendi, aynı zamanda padişahın emriyle Anadolu kazaskerliğinden mâzul Karaçelebizâde Mahmud Efendi’nin kızıyla evlenmiş ve 1644’te rakip olarak gördüğü Kemankeş Mustafa Paşa’yı öldürttükten sonra nüfuzu daha da artmıştır. 1644’ün mayısında Anadolu kazaskerliğine atanmış ve Galata kazasını arpalık olarak üzerinde tutmuştur.

Sorunlarınızı hızlı bir şekilde çözmek mi istiyorsunuz? Tüm duaların sorunu çözmesini mi istiyorsunuz? Derviş uygulamasını hemen indirin

Hüseyin Efendi, Anadolu kazaskerliğine dört kez atanan bir şahsiyet olarak bilinir. Ancak, Naîmâ’ya göre, hakkında dolaşan rüşvet ve suistimal dedikodularının artması, mâzul kadıların bu suistimalleri saraya kadar iletmeleri nedeniyle 17 Nisan 1646’da kazaskerlikten alındı. İkamet ettiği saraydan çıkarıldı ve İzmit’e sürüldü. İstanbul’a dönmesine izin verildi. ancak padişahın gazabına uğrayarak Gelibolu’ya gönderildi. Sarayda iş birliği yaptığı kişiler, örneğin Şekerpâre Kadın, aynı dönemde çeşitli yerlere sürgün edildi. Gelibolu’da kısa bir süre kalan Hüseyin Efendi, Sultan İbrâhim’in izniyle İstanbul’a dönebildi, ancak padişahın tahttan indirilmesiyle hâmisiz kaldı.

IV. Mehmed’in tahta çıkması vesilesiyle kendisinden istenen bahşiş için 200 kese akçe talep edildi. Hüseyin Efendi, parası olmadığını öne sürerek bu meblağı ödemeye yanaşmadı. Ancak durumu kötüleşince kethüdâsı Hacı Nûrullah’ın uyarısı üzerine ayarı düşük, eksik ve silik paralarla bir miktar vermeye razı oldu. Ancak Çavuşbaşı Abdülfettah Ağa’nın evini basması üzerine paniğe kapıldı, dama çıkarak komşusunun evine sığındı. Buradan çıkarılarak sadrazamın huzuruna getirildi, hapsedildi ve Sofu Mehmed Paşa tarafından tekrar istenen 200 kese akçeyi vermek istemeyince Paşakapısı’nda hapsedildi. Hüseyin Efendi’nin evinde yapılan aramada çeşitli değerli eşyalar ve 70.000 kuruşun üzerinde nakit para bulundu.

Mahpus olarak tutulan Hüseyin cinci, Habeş eyaletine bağlı İbrim sancak beyliğine tayin edildi. Ancak Mihaliç’e varırken nikris hastalığının şiddetlenmesi nedeniyle orada kalmasına izin verildi. Daha sonra Kırım hanının aracılığı ile İstanbul’a dönmesine izin verildi, ancak sarayda rahatsızlık yaratan açıklamalarda bulunarak Limnili Hüseyin Çavuş tarafından Şevval 1058’de öldürüldü.

Cinci Hüseyin Efendi, çağdaşları tarafından cahil olarak nitelendirilmiş ve saraydaki etkisi nedeniyle dönemin siyasi olaylarına karışmış bir figür olarak tarihe geçmiştir. Rüşvet ve suistimallerle elde ettiği haksız gelirlerle zenginleşen Cinci Hüseyin Efendi, dönemindeki otorite boşluğundan faydalanarak kısa sürede önemli bir konuma gelmiştir.

Sorunlarınızı hızlı bir şekilde çözmek mi istiyorsunuz? Tüm duaların sorunu çözmesini mi istiyorsunuz? Derviş uygulamasını hemen indirin

BİBLİYOGRAFYA

Kâtib Çelebi, Fezleke, II, 229 vd., 291, 328, 340-341.

Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, Ravzatü’l-ebrâr, Bulak 1248, s. 622.

a.mlf., Zeyl-i Ravzatü’l-ebrâr (haz. Nevzat Kaya, doktora tezi), 1990, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 20.

Mehmed Halîfe, Târîh-i Gılmânî (haz. Ömer Karayumak), İstanbul, ts., s. 45 vd.

Vecîhî Hasan, Târih, İÜ Ktp., TY, nr. 2543, tür.yer.

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 273-274, 323, 472.

Muhibbî, Ḫulâṣatü’l-es̱er, II, 122-123.

Naîmâ, Târih, IV, 35-37, 219-222, 283, 337-346.

Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, I, 178-179, 225-226, 241.

Hammer (Atâ Bey), X, 33, 35 vd., 71, 85, 125.

Kâmil Paşa, Târîh-i Siyâsî-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, İstanbul 1327, II, 81-82, 87, 89.

Yağlıkçızâde Ahmed Rifat, Lugat-ı Târihiyye ve Coğrafiyye, İstanbul 1300, III, 51-52.

Sicill-i Osmânî, II, 191.

Ahmed Refik [Altınay], Samur Devri: 1049-1059, İstanbul 1927, tür.yer.

a.mlf., Tarihî Sîmâlar, İstanbul 1931, tür.yer.

a.mlf., Kadınlar Saltanatı, İstanbul 1932, tür.yer.

a.mlf., “Cinci Hoca”, Sabah, sy. 8445, İstanbul 30.VI.1913.

a.mlf., “Sultan İbrâhim Devrinde İsrâfât”, İkdam, sy. 9652, İstanbul 14.II.1924.

Ziya Şakir, Osmanlı Saraylarında Cinci Hoca, İstanbul, ts.

Danişmend, Kronoloji, III, 391-392, 394, 399, 403, 413-414.

Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 211-212, 218, 223, 225-226, 241.

Çağatay Uluçay, “Sultan İbrâhim Deli mi Hasta mı idi?”, Tarih Dünyası, sy. 12, İstanbul 1950, s. 492.

Tahsin Ünal, “Cinci Hoca ve Serveti Hakkında”, Resimli Tarih Mecmuası, VI/71, İstanbul 1955, s. 4163-4166.

Kāmûsü’l-a‘lâm, II, 1840.

“Cinci Hoca”, TA, XI, 12-13.

Tayyib Gökbilgin, “İbrâhim”, İA, V/2, s. 881 vd.

Cengiz Orhonlu, “Ḥusayn Efendi, D̲j̲ind̲j̲i K̲h̲od̲j̲a”, EI2 (Fr.), III, 643-644.

R. Ekrem Koçu, “Cinci Akçesi, Cinci Parası”, İst.A, VII, 3579.

a.mlf., “Cinci Hoca Sarayı”, a.e., VII, 3579-3580.

Hakkı Göktürk, “Cinci Hanı”, a.e., VII, 3579.

Selda Ertuğrul, “Cinci Hanı”, DİA, VIII, 15-16.

Yorum yapın